10 Mart 2017 Cuma

Bitlis....1950 ve sonrası..

Bitlis....1950 ve sonrası..
Temmuzda dağdan rüzgarın getirdiği taze kekik kokusu, evimizin içine kadar dolardı..
O yüzden çok severim kekik kokusunu..Alır götürür beni çocukluğuma.
İşte o kekikli dağın eteklerinde kuruludur Qet Mahallesi...
Tenekeci Yaşo'nun evinde kiracıyız..Babam arasta altında berber...
Mahallenin orta yerinde geniş bir meydan ve üç büyük dut ağacı, çocukluğuma bıraktıkları izle, hala yaşıyorlar hatıralarımda..
Meydandan yola inildiğinde, karşıda yüksek bir yerde Alaydınların Bağı yer alırdı..Çarşıya doğru sapınca Müştak Baba İlk okulu sağda kalır. Tüm ihtişamıyla Bitlis Kalesi çıkardı karşınıza..
Kale dibinden geçen çayın kenarında bir değirmen Bitlis'te yaşayan tek Laz'ın işlettiği bir yerdi...
Taş köprüden geçerken, babamın küçük amcası Tahsin dükkanından çıkar, bana para verir, öper ve uğurlardı..Kunduracıydı..
Sağ tarafta köylülere hitap eden küçük ahşap dükkanlar yer alırdı..
Pek fazla bir şey bulunmazdı bu dükkanlarda..
Çok renkli kumaşlar, tırpan, dehre, lastik ayakkabı, bıdım, dadığan ve şekerli leblebi en çok gördüklerimdi...
Sol tarafta atıyla ünlü, Tahar Ağanın hanı vardı. Teyzem Raife'nin de kayın babasıydı..Muhteşem çok odalı bir konakta otururlardı.'Serayil' bu konağın adıydı. Çok yüksek kayalıklar üzerine inşa edilmiş fakat önü düzlük, yem yeşil çimenleri olan kiraz ve dut ağaçlarıyla herkesçe bilinen meşhur bir evdi..
Arasta altında pazar yeri ve çevresinde tek katlı dükkanlar bu gün bile gözümün önüne gelir..Babamın çalıştığı berber dükkanı tek hatırladığımdır.
Sonra Ulu Cami ve buğday pazarı...Kalabalığın en çok olduğu yerlerdi..
Bir kaç yere belediyenin yerleştirdiği hoparlörlerden çok ilginç anonslar yapılırdı...Sol tarafta yer alan belediye binası sırtını kaleye dayamıştı..
Anonslardan biri hiç hafızamdan silinmemiştir bu güne kadar..
'Dikkat! Dikkat!
Geğrikler kaleden pangor kululerler
Derrallerin kale dibinde
Berojlenmesi yasaktır'.
Yani keçi yavruları kaleden büyük taşlar yuvarlıyorlar, kale dibinde başı boş insanların oturmaları ve güneşlenmeleri yasaktır...Diyordu...
Yolun sonuna doğru dere kenarında Çağlayan Kahvesi özellikle gençlerin gittiği bir yerdi..
Uzun kavak ağaçlarının gölgesinde çay içilen ve genellikle 'Pinikir' oynanan çok şirin bir mekandı...
Sandalyelerin birine oturmuş, yıpranmış takım elbisesiyle ve korku dolu bakışları insanı ürperten biri otururdu...
'Deli Doktor'
Adını bilmezdim...Belki kimse bilmezdi.. Hakkında bilinen şey..
İstanbul Valilerinden Fahrettin Kerim Gökay'ın tıp fakültesinden sınıf arkadaşıydı. Ve Cumhuriyetin kuruluşunda asılan ünlü Kürt ileri geleni şair Kemal Feyzi'nin kardeşiydi..
Delirmesine neden de bu acı olaydı..

9-Mart-2017/Ergun Kuzenk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder