10 Mart 2017 Cuma

Kadina dair... 8-Mart-2017



Kadınlara yaptıklarından

Tarih 15 Aralık 1941. Yer Letonya. Fotoğraftaki zorla kıyafetleri çıkarılmış olan kadınlar, kış olmasına rağmen çırılçıplak idam sırasında bekletiliyor. Soğuktan ve korkudan birbirlerine sığınmışlar. Ölüme doğru yürüyorlar. Kendi ölümlerine… Derilerine çarpan keskin rüzgâr, cinayet peşinde koşan bir katilden farksız. Tene her değdiğinde vücudu yakan soğuk bir rüzgâr. Dahaönce toprak yüzü görmemiş küçük beyaz ayakları dikenlerin üzerinde kana bulanmış… Havayı esrarlı bir ceset kokusu sarmış. Bu saatten sonra neye inansınlar ki. Neye bel bağlasınlar, kimden yardım istesinler?

Askerler üzerlerine doğru atış talimi yapıyor. Vurulanlar hem kan kaybederek hem de soğuktan titreyerek acı içinde can veriyor. Askerler ölmeyen birini görürse, o an üzerine atlayıp onu boğuyor. Arkada yığınla toprağa düşmüş ölü beden var. Her saniye onlara bir yenisi ekleniyor. Hepsinin yüzü daha o kadar canlı ki henüz hiçbiri soğumamış. Gerçekten de insanlık bu dünyanın başına gelmiş en büyük bela.






Kadınlara yaptıklarından

Savaş dendiğinde aklımıza yıkımlar, acılar ve ölümler gelir. Aslında savaşı bu üç kelimeye sığdırmak basit insanların işidir. Çünkü bu kelimelerin altında yatan derin düşünceleri ancak duyarlılık sahibi insanlar anlar. Onlar “acıya” kuru bir geçiştirmeyle “acı” dendiğinde sıkıntının ve hüznün yaşanmayacağını iyi bilirler. Halden anlamak, kuru bir geçiştirmeden ziyade söylenileni yaşamaktır. Yaşanılan için çözüm üretmektir. Gelin biz “halden anlayan kişiler” gibi olalım ve onların savaşa baktıkları gibi bakalım. Nasıl mı? İşte böyle!

Savaş deyince aklınıza ne geliyor?


-“Eşini kaybetmiş binlerce kadının ıslak dudaklarına düşen göz yaşları aklıma geliyor”

-Eline şarapnel parçası saplandıktan sonra parmakları kesilmek zorunda kalan küçük bir kız çocuğunun babasına “Baba, parmaklarım ne zaman uzayacak?” deyişi aklıma geliyor.

Bir savaşın gittiği yolu değil, insanları götürdüğü yolu irdeleyelim. Unutmayalım ki madde her zaman kazanılır, peki ya kaybedilen bir insan… O tekrar geri dönebilir mi? Ruhun, duyguların hiç mi önemi yok?

Tarih, dünyaya hükmetmeye çalışan liderlerin önlerine çocukları ve kadınları alarak nasıl korkakça birbirlerine meydan okuduklarını yazmıştır. Doymak bilmez hırslarıyla insanlara dehşet saçan kalpsiz mahluklar, savunmasız insanlara ödlekçe saldıran kimselerdir. Savaşın masumları savaşıp hayatını kaybeden taraf olur, suçluları ise savaşı başlatıp kazanan taraf olur. Bu kazanım ölen insanlar üzerinden elde edilen haksız bir kazanım. İnsan olan kimsenin istemeyeceği türden aşağılıkça.

“Savaşı erkekler başlatır, cefasını kadınlar çeker..
Alıntı..Emre Furkan Özdemir...Eklemesi...GAİADERGİ





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder