13 Mayıs 2017 Cumartesi

Çocuk ruhlu Ergun'dan dostlarima Bir armağan olsun...

Hastanenin bahçesinde bir bankta otururken gördüm onu...Sol elinde tuttuğu bastonuna dayanmış,başında gakkoş şapkası, beyaz gömleği ile ben Elazığ'lıyım diye bağırıyordu sanki...Ona doğru yürürken, ince bir yağmur atıştırmaya başladı...Şemsiyemi açtım. Onu da koruyacak şekilde yanına oturdum.
-Baba, gakkoş musan dedim..
-Yok menim ağam, men Kürdem dedi..
Sesi titriyor, ağlıyordu.
Göz yaşları, yuvarlanıp, önce sakalına,birikenler gömleğine damlıyordu..Beyaz mendiliyle gözünü sildi..Benim nereli olduğumu sordu. Öğrenince çok sevindi..
-Biz Rus'lar Bitlis'e girende, oradan kaçıp, Elazığ'a yerleşmişiz...Ben Elazığ'da dünyaya gelmişim dedi..
Adı İbrahim'di.
Israrla ağlamasının nedenini soruyordum..Cevap vermekten kaçınıyordu..
-Madem hemşehri çıktık, anlat bakalım derdini dedim..
'Brîndar dizanî derd-î brÎndare' deyince, ağlamasının şiddeti arttı. Beni sağ eliyle kucakladı..
Anlatmaya başladı..
İki yıl öncesine kadar Elazığ'da büyük kızı Fatma'nın yanında kalıyormuş. Hiç sıkıntısı yokmuş. Çok iyi bakıyorlardı bana dedi.
Kızım ölünce, damadım haklı olarak artık bakamayacağını söyledi. Ankara'ya yolladı beni...Üç torunumdan ayrılmanın hasreti yiyip bitiriyor beni dedi..
Haklıydı.. Emir geldi gözümün önüne, gerçekten ben de dayanamazdım...Çok acı verirdi...
Zaten çok duygusalım..Birlikte ağlamaya başladık...
Oğlu Mehmet sigorta eksperiymiş, gelini öğretmen, bir de küçük oğulları Emre Can...
Hele Emre Can da olmasa ben bir nefes alan ölüyüm dedi..
Peki tek başına ne yapıyorsun burada dedim..
Beni hastaneye kontrola getirdiler, buraya otur. Sakın bir yere ayrılma dediler, gittiler.
Terk edildiğini zannederek korku içindeydi. Endişesi büyüktü..
Hiç korkma, gelirler, gelmeseler bile, seni evime götürürüm. Seni böyle bırakır mıyım dedim...Nefes alması rahatladı..
On beş dakika kadar geçmiş, yağmur kesilmiş, güneş kendini göstermeye başlamıştı..
Oğlu ve karısının geldiğini görünce, ince bir çığlık attı..Çocuk gibi sevindi zavallı..
Tanıştık oğlu ve geliniyle
...
Buraya kontrola getirdik babamı, saat gelene kadar bari alış verişimizi yapalım diye düşündük. Cebine de telefon numarası yazdık, bıraktık dedi..
Onlar da Eryaman'da oturuyorlarmış..
On dakikalık bir işimiz var. Arzu ederseniz sizi de bırakırız dedi.
Memnun olurum dedim..
Arabada Oğluna bunların tümünü anlattı..
Bak siz gelmeseydiniz, beni evine götürecekti..
İşte hemşehrilik budur gibi sözler söyleyerek beni, yere göğe sığdıramadı...
Arabadan indim...
Elimi tuttu...
'Erê..Brîndar dizanî derdî brindare' dedi"..
Araba uzaklaşana kadar el sallamayı hiç bırakmadı..
Bütün bu dertliler, neden bana denk geliyordu..
Yazgı mıydı acaba..
Neyin nesiydi....
'Yaralı yaralının derdini bilir'di anlamı..


Şivan Perwer-Melike Demirağ, Birindar im

1 yorum:

  1. Sağolasınız...
    ''Tele Takılan Uçurtma''nın uçup gitme vakti gelmiş mi ?.. Bulutlar yoldaşıdır...
    Saygıyla...

    YanıtlaSil