Karabet Kumluyazı...
Tıknaz, koca kafalı, ablak suratlı biriydi..Ermeni'ydi..
Anlatılanlardan biliyorduk.
Dükkanın asıl sahibi Ayaş'lı Osman ölmeden, dükkanını hiç kimsesi olmadığından, yirmi yıldır yanında sadakatle çalışan Karabet'e bırakmıştı.
1950 yılların başında bir talimatla herkesin iş yeri tabelalarına isim yazma mecburiyeti getirilmişti..Bu gayri müslimleri kolay bulma yöntemlerinden biriydi sanırım.
Çok iyi niyetli, sevecen, hatırnaz bir adamdı Karabet. Üç çocuk girse biri bir şekerleme alsa, diğerlerine de kendisi verirdi. Gözleri kalmasın çocukların diye..
Nenemin evinden Turgut Reis İlkokuluna sabahları giderken mutlaka görürdüm onu..Yıl 1954 dü..
Bir çok aile 'Gavur Bakkal' diye alış veriş yapmazdı dükkanından..
Ekmek almaya beni gönderdiklerinde, aradaki bakkalı atlayarak ondan almaya giderdim.
Bitlis'ten yeni gelmiş dışlanan,sevilmeyen, çocuklarıyla oyun oynatılmayan 'Kürt Bebesi' diye kovulan biriydim ..
Hüzünlenirdik. Çok üzülürdük...Konuşurken alay edilirdik..
Çocuk bilinci bu ayırımın nedenlerini henüz kavrayamadığı için de daha bir kötü hissederdim kendimi..
Evdekilere sorduğumda, onların da pek bir şey anlamadığını zaman geçtikçe idrak etmeye başlamıştım.
1955 yılına doğru Karabet'in dükkanına gece bok atmaya başladılar..Sabahları temizlemeye çalışırken görüyordum onu..
Nihayet İstanbul'da 6-7 Eylül olayları başlamış, insanları yurtlarından, mallarından yok etmenin hazin günleri başlamıştı...
Yapılan propagandalar, bunların düşman olduğunu sürekli anlatıyordu...Bizi arkamızdan vuracaklar deniliyordu...Çocuk olarak Karabet Amcanın bunları yapacağına hiç inanamıyordum..O müşfik adamın bir katile dönüşeceğini o küçük aklım kesmiyordu...Büyükler kesin inanıyordu.
İki gün sonra Karabet'in dükkanını yağmaladılar..Kendisi ortalıkta yoktu..Can korkusu uzak tutmuştu onu dükkanından..Bir kaç gün sonra ortalık yatışmış, gerginlik sona ermişti..Bir öğlen vakti, kalan eşyalarını kamyona yüklemiş, şoför mahallinde otururken gördüm onu.El salladım. Karşılık verirken elindeki beyaz mendili gördüm...Sonra o mendille göz yaşlarını sildiğini..Çok üzülmüştüm...
Yok etmişlerdi, Bakkal Karabet'i, Komşumuz Terzi Artin'i...
Maria Teyze Suzan Berk Seta ve Sona artık yoklardı...
Çocukluk sevgilim Seta hafızamda en yer tutanıydı..
Bir daha rastlamak da mümkün olmamıştı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder