13 Mayıs 2017 Cumartesi

Öğlene doğru

Sözümü tutmak için yola düşüyorum.
AVM nin yanındaki patikadan yürüyorum.
Ali Rıza'nın beyaz badanalı evi uzaktan görünüyor..
İçimden dua ediyorum evde olsunlar diye.
Elimde poşette çok beğendiğim bir tişört var..
İki tanede soğumasın diye çıkarken yaptırdığım sucuklu tost kutusu.. Ali Rıza'nın çok sevdiğinden..
Yolun iki yanı ağaçlık..Leylaklar açıp açmamaya kararsızlar sanki..Beyaz çiçeklerini dökmeye başlamış kayısı ağaçları...
Bir de kavaklar...
Ev uzaktan yakın gözükse de, yürüdükçe sanki uzaklaşıyor.
Adımlarımı sıklaştırıyorum.
Bahçelerden köpek sesleri geliyor...
Nihayet eve geliyorum.
Kırık dökük bir fukara evi..Bakımsız..Bahçede yığılı inşaat kalasları, dikkatimi çeken bir tandır ve kapkara sacıyla bir ocak..Ekmeği kendileri yapıyorlar sanırım...Bu onu gösteriyor.
Kapıyı bir adam açıyor.
Kavruk, yüzü süzülmüş, küçük çeneli ve kirli sakallı biri...Biraz tedirgin..
Kendimi tanıtıyorum...Ali Rıza'nın dedesiyim deyince,
bahsetmiş olacaklar ki , gülerek ''Hoş geldiniz' diyor.
Ali Rıza birazdan gelir, ablasına yemek götürdü diyor.
Adı Cemal...İnşaat işçisi...Kars'tan yeni dönmüş.. Baş sağlığı diliyorum. Şaşırıyor..Ali Rıza anlatmıştı diyorum..
Çalıştığı iş yerinde henüz işe başlatmamışlar..Gidince yerine geçici birini almışlar.
Müteahhit köylüsüymüş..Endişe etmiyor..''Çok iyi bir adamdır. Yerime işe aldığı işçi ayın yirmisinde gidecekmiş, onun gitmesini bekliyor. Hatta geldiğim gün iki yüz lira harçlık verdi.. Çocuklar aç kalmasın diye de sıkı sıkı tembih etti diyor''
''Bize gerçekten babalık yapıyor elinden geldiğince diye devam ediyor. Evin kirasını, elektrik ve suyu da o öder..Kışın yakacağımızı kamyonla gönderir diyor..
''Sağ olsun ''diyorum...Çok seviniyorum..
Uzaktan Ali Rıza ve annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın geliyorlar..
Beni görür görmez koşuyor..Nasıl sarılıyor, hayret edersiniz..
Tam dün söylediğim gibi. 'Dedeciğim'' diyerek, boynuma dolanıyor ve uzun süre ayrılmıyor.
Gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor, ses çıkaramıyorum...Başını okşuyorum sessiz sedasız..
Tişörtü çıkarıp giydiriyorum...Kendi elimle tostlardan birini yediriyorum.
Annesi ağlamaklı gözlerle '' Hoş geldin abi ''diyor...
Hal hatır sorduktan sonra eve giriyor..
Biraz sonra tepsiyle çay geliyor, lavaş ekmek ve yanında Kars Kaşarı ikram ediliyor..Nasıl da severim Kars'ın eski kaşarını, doymak bilmem..
Kars'ta kendileri yapıyorlarmış..
Malakanlar'dan öğrenmiş dedelerim diyor Cemal..
Bize süt ürünlerinin yapımını ve tarımı onlar öğretmişler, ama ne yazık ki çekip gitmişler sonraları diyor..Sebebini bilmeden..
Ali Rıza ikide bir tişörtünü çekiştirip bakıyor..Çok mutlu olduğu her halinden belli..
Gitme vakti geliyor . Kalkıyorum..
Akşam yemeğe kalın diyorlar..
Beklerler beni diyorum..
Cemal'in kireçli eski ayakkabılarına ilişiyor gözüm..
''Ayağın kaç numara'' diye soruyorum..Bu kadar denk gelir 41 diyor...Evin adresini veriyorum, yarın erkenden Ali Rıza'yı alıp bana geliyorsunuz, kahvaltıyı birlikte yapacağız diyorum..
Ali Rıza ne olur baba gidelim diye yalvarıyor.
Geleceğiz diyorlar..Yalnız Karım Gülsüm çalışıyor. O gelemez diyor..
İkinizi bekliyorum ha.. Unutmayın diye tembih ediyorum..
Vedalaşıyoruz.. Ali Rıza bir türlü bırakmak istemiyor.. Ağlıyor üstelik..
Ve ağlama sırası bana geliyor. Bir süre ağlaşıyoruz..
Elime bir poşet veriyorlar. Almamazlık etmiyorum...
Ağaçlık yolun tenha bir yerinde, poşeti açıp bakıyorum.
Baklava dilimli bir yün çorap, iki büyük kete ve bir yuvarlak Kars Kaşarı koymuşlar...
Ve....Çok duygulanıyorum...
Fakirlik paylaşılır.. Zenginlik asla diyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder