13 Mayıs 2017 Cumartesi

KANİŞ..

1966 yılıydı sanırım.
TED Ankara Koleji önünden geçerken, çocuk devrimci babasına bahçedeki çocukları göstererek.
''Baba bak küçük burjuvalar'' demişti..
Bu gün yine okula giderken parkın içinde, küçük bir kız çocuğu, annesine beni göstererek ''Anne bak büyük kaniş'' dedi..
Çocuğun haklı olduğu şey benim sakal ve bıyık yüzünden ağzımın bile gözükmeyişi idi..
Kadın büyük bir utanç içinde ''Sizden özür dilerim '' dedi.
Özür dilemeye hiç hakkınız yok dedim.
Şaşırdı..
Çocuğun hayal Dünyasına müdahale etmeyin. Çocuğun yaratıcılığını yok etmeyin dedim..
Hiç ses çıkaramadı..Dinliyordu..
Hepimiz bu tür şeylerle günlük hayatımızda karşılaşmıyor muyuz dedim..
''Nasıl yani ' diye sordu.
Siz hanımefendi..
Bakışı rahatsızlık verene, domuz gibi bakıyor..
Çok iri bir adama 'Ayı gibi'
Çok uyuyana 'Manda gibi yatmış, devrilmiş'
Hoşlanmadığınız bir sarışın kadına 'Sarı Çiyan'
Dişlek birini gördüğünüzde 'Fare dişli'
Çok yemek yiyene 'Öküz gibi yiyor'
Ah o var ya o 'Ne yılandır' gibi laflar etmiyor musunuz..
İşte sizin medresenizde öğrenim gören çocuk bu tedrisatın meyvesinden esinlenerek bunu söylüyor dedim..
İyice dağıldı,geciktik dedi. Ayrıldı
Sonra düşündüm.. Hayale daldım. Evine gittiğinde, bunu kocasına kesin anlatacaktı..
Kocası 'Aman hanım, dikkat et bu meczuplara, saldırgan olabilirler' diyecekti..
Adamın meczupluk iddiası yerine
Büyük Kaniş bana daha cazip görünmüştü doğrusu...
Sen çok yaşa küçük kız..
Kocaman, güzel, ve aklı başında bir anne ol...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder