13 Mayıs 2017 Cumartesi

Helin'in aziz hatırasına..

Emir'in okuluna gidiyordum. 
Dönerli bir gobit yaptırıp, ikiye böldürdüm. Amacım birlikte yemekti .Yolda yağmura yakalandım. Kendimi Emir'in küçükken elimden tutup zorla götürdüğü ve adını kendi koyduğu 'İmi Parkına' zor attım..
İmi onun dilinde Emir demekti..Çok seviyordu orada oynamayı. Bir kameriyeye oturdum. Kimseler yoktu, yağmur aman vermiyordu. Çok da ıslanmıştım.
Gündüzleri genellikle genç aşıkların koklaştığı bir yerdir orası..Bu gün ben devralmıştım.
Biraz sonra acele adımlarla ellili yaşlarda bir kadın, küçük bir çocuğu adeta sürükleyerek geldi ve izin isteyerek aynı masaya oturdu..Çok ıslanmıştı. Çantasından çıkardığı büyükçe bir mendille çocuğun yüzünü kuruladı..
Ben yemeğin bir parçasını açmıştım. Emir'in gelmesine daha bir saat vardı. Çocuğun dikkati yemekteydi. Kağıdı öylece önüne doğru sürdüm.. Kadıncağız mahçup bir şekilde itiraz edecek oldu.. Önce onlar yemeli. Lütfen karışmayın dedim.
Kabullendi.. Çocuk büyük bir iştahla ısırmaya başladı..
Konuşmamız için temel atılmıştı böylece..
Torunu varmış okulda. Onu almaya gelmiş..Bu yanındaki küçük kızın abisiymiş okuldaki..Adı Kerem'miş, kızın ki Gülnaz...
-İki torunun mu var diyorum.
-Bir torunum daha var, on yedi yaşında adı Umut. Bu gün doğum günü diyor. Ve hıçkırarak ağlamaya başlıyor..Şaşırıyorum..
Sormaya korkuyorum..Uzunca bir sessizlikten sonra, anlıyor benim merak ettiğimi. Anlatmaya başlıyor..
Kardeşim diye hitap ediyor..
Bundan on yedi yıl önce, kızım Umut'u doğurmak için doğuma götürüldü...Gece sancısı tutmuş, sıklaştıgında kocası tarafından götürülmüştü..
Yorgunluktan kanepede uyuya kalmışım. Bir rüya gördüm, kızım doğum yapmış, benden, küçük bir şalımız var, onu istiyordu.. Ne yapacaksın dediğimde, bak bebeğim doğdu anne, onu emzirirken göğüslerimi kapatacağım diyordu. Aniden uyandım ve sanki biri dürttü balkona çıktım..
Aşağıda kalabalık birikmişti..Önce anlayamadım. Sonra aşağıya indim, kızımı doğum sırasında kaybettiğimi söylediler..Kendimden geçmişim, hastanede gözümü açtım..
Uzun süre hastaneden çıkarmadılar.. Esas ben ölmüştüm. Kimse bilmiyordu dedi..
Buz kesilmiştim.. Söyleyecek söz bitmişti bende..Duvar gibiydim sanki, ve tepkisiz..
İşte o torunum on yedi yaşında. Adını Umut koyduk.. Umutsuzluğu devam etmez inşallah diyor..Annesini doğumda kaybettiğini biliyor, sanki sebep olmuş gibi kendini hiç affetmiyor diyor zavallı kadın..
Yüzüne bakamıyorum...İçim el vermiyor..Yangını benim bedenimi de sarıyor, hiç haberi olmuyor.
Umut'u dedesiyle birlikte büyüttük.
Anne baba olduk biz diyor..
Sıkılarak ya babası diyorum.
O bir gün bile bakmadı...Kısa bir süre sonra evlendi. Ve Umut'a hiç sahip çıkmadı diyor..
Yeni karısından iki çocuğu daha oldu..Karısı Umut'u bir defa bile evine sokmadı..Umut kardeşlerini yıllar sonra okul önlerinde bekleyerek uzaktan görmeyle yetindi.. Gidip sarılmak istiyordu her defasında. Ama korkuyordu görürler diye...
İşte bu gün Umut'un doğum günü, kızımın ölüm yıl dönümü diyor..Ağlamasını sürdürüyor. Bir an göz göze geliyoruz..
Benden özür dilemek istiyor, üzdüğü için...
Endişe etme diyorum.. Ben alışkınım dertlere..
Acılar benim yol arkadaşım, hiç ayrılmıyorlar yanımdan diyorum..Rahatlıyor..
Okula doğru yürümeye başlıyoruz..
Bir soru daha sorabilir miyim diyorum. Onayını beklemeden 
peki babası Umut'a hiç yardım etmez mi diyorum.
En can yakıcı cevabı alıyorum karşılığında..
Eder...Paraya ihtiyacı olduğunda, balkonun altına gel der. Ve parayı aşağıya atar diyor,
Kahroluyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder